Türkiye ve Dramatize Bağımlılığı

Ağustos 08, 2021


    
Bugün uzun süredir üzerinde düşündüğüm şeyleri yazıya geçirmeye karar verdim. Konu Türkiye'nin son zamanlarda neden iyice kötüye gittiği. Bu konuyu birkaç başlık altında toplayacağım ve bugünkü ilk başlık: Dramatize Bağımlılığı.

    Takdir edersiniz ki ülkemiz son zamanlarda pek güzel günler geçirmiyor. Bunların siyasal boyutları elbette var ama bunları onlarca siyasetçi ve yorumcu zaten her gün saatlerce kısır döngü içinde tartışıyor. Zaten benim de bu anlamda yorum yapacak yetkinliğim de yok. Ben kendimi daha yetkin hissettiğim, 18 senedir içinde yaşadığım ve gözlemlediğim gelişmemize en çok engel olan toplumsal nedenlerden bahsedeceğim. Öncelikle yanlış anlaşılma olmaması için şunu belirtmeliyim ki bu bahsedeceğim şeyler herhangi bir etiketten (siyasi görüşten, ırktan, şehirden...) bağımsız, bu toprakların suyunu içmiş hemen hemen hepimizde bilinçli veya bilinçsiz bulunan şeyler.

    Önce konunun kafanızda daha kolay canlanması için güncel örneklerle başlamak istiyorum. Etiketten bağımsız olduğunu kanıtlamanın da en basit olduğu mecralardan biri olan milli takımlarla başlayalım. Sporla bi' ilginiz varsa ki yoksa bile azıcık sosyal medya kullanıyorsanız "Bizim Çocuklar'ı" duymuşsunuzdur. Eğer duymadıysanız da konuyu azıcık açıklayayım. Son dönemlerimizdeki nitelik ve nicelik anlamındaki en iyi futbol kadromuz; turnuva başlamadan ülkemiz medyasının şampiyon ilan ettiği, turnuva sonunda da turnuva tarihinin en kötü sonuçlarından birini yapan Bizim Çocuklar. Bu gerçekten çok ciddi bir başarısızlık, özellikle de bu kadar beklentili bi' kadroya sahipken. Oyuncularımızın çoğu belli bir seviyenin üzerinde, kendi takımlarında ışıldayan oyuncular; yani başarısızlığın sebebi bu değil. Konuyla biraz ilgili insanlar şu an teknik direktör hatası diyebilirler ama bu takım iyi sonuçlar aldığında da aynı teknik direktör vardı, yani bu başarısızlığın alt başlığı olabilir ama ana sebep yine bu değil. Peki ne o zaman?

    Çok benzer bi' senaryo yaşayan başka bir milli takımımızdan bahsedelim; ilk maçlarında son olimpiyat şampiyonu takıma karşı kusursuza yakın bir performans veren, bu maçtan sonra yine medyamız tarafından şampiyon ilan edilen, sonrasında mutlak favori olduğu bir takıma karşı çeyrek finalde elenen bir milli takım: Filenin Sultanları. Tabii ki olimpiyatlarda çeyrek finale çıkmanın bi' başarı olmadığını savunacak değilim ama yine biraz ilgiliyseniz bu takımın hakkının bu olmadığı, bu takımla bu başarının aslında bir başarısızlık olduğu fikrime muhtemelen katılırsınız. Yine kadromuz ve teknik ekibimiz son olimpiyat şampiyonunu mutlak üstünlükle yenecek güçte, yani sorun yine kadro veya teknik ekip değil. Peki ne o zaman?

    Neden ülkemizde çoğu insan dış güçlerin bizi kıskandığına inanıyor? Ya da ülkemizde neden en çok "Diriliş -Kuruluş" tarzı diziler izleniyor? Ya da en basitinden neden tüm milli takımlarımızın özel bi' ismi var?

    Biz toplum olarak başarısızlığı kabul edemeyen bir toplumuz. Bu aslında güzel bir özellik ki şu an tarihimizin devam etmesinde bunun payı yadsınamayacak kadar büyük ama şöyle bir sıkıntı var ki uzun bir süredir aklınıza gelebilecek çoğu branşta başarısız bir toplumuz. Aslında olması gereken, mantığa yatan başarısızlığı sevmediğimiz için sorunları hallederek başarılı olmamız olabilir ama biz başarısızlığı bunun üzerine düzeltmek için uğraşabilecek kadar bile tahammül edemeyecek derecede sevmiyoruz. Bunun sonucu olarak da sonuçlara eğilmek yerine başarısızlığı inkar eden bir topluma dönüştük.

    Başarısızlığı inkar etmenin en kolay yolu suçu başkasına atmak ve olayı dramatize etmektir. Yarın başlayacağınız diyeti bozmuşsunuzdur çünkü en yakın arkadaşlarınız sizi yemeğe davet etmiştir; spora başlayamamışsınızdır çünkü tam uyandığınızda ağrınız başlamıştır; Gelişememişsinizdir çünkü dış güçler sizin gelişmenizi engellemiştir; Milli takımınız başarısız olmuştur ama aslında bu bi' başarısızlık değildir, siz aslında bu vatan için neler yapmamışsınızdır ki*... 

    Başarısızlığı inkar etmenin bi' diğer güçlü yolu da başarısızlığın arkasını güçlü bir hikayeyle doldurup sanki o işi başarmışsınız gibi göstermek ve bu başarıyı topluma yedirerek herkesin gönlünü hoş tutmaktır. Mesela hiçbir şey başlamadan, "İşte şampiyon, işte taraftar!" diye reklam çekebilirsiniz; Daha sahaya bile çıkmamış bi' takım için her türlü reklam panosunu "Şampiyon 'Bizim Çocuklar'!" şeklinde de donatabilirsiniz; Ülkenizin şu anki durumunu umursamayıp yıllar önceki sıkıntıları dramatize edebilir, zafer tadını hala yaşatacak üzerinden yüzlerce yıl geçmiş olayları sanki hala geçerliymiş gibi de anlatabilirsiniz. 

    Kısaca demek istediğim; şu an hepimiz 2003 Eurovision'u, Euro2008'i, 2002 Dünya Kupası'nı, maNga'nın verilmeyen birinciliğini hatırlıyoruz ama şu an 2021 yılındayız bizim bunları hatırlamamamız gerekiyordu. Bizim arada geçen onca yılda bu başarıları unutturacak yeni başarılar kazanmamız gerekiyordu. Bizim Çocuklar'ın, Filenin Sultanlarının sahaya çıkmadan önce değil sahaya çıktıktan sonra Bizim Çocuklar, Filenin Sultanları olmaları gerekiyordu. Filenin Sultanları çeyrek finale çıkarak aslında tarih yazmadı. Milli futbolcularımız sahada savaşmıyorlar, spor yapıyorlar. Tüm dünya bize karşı değil. Yıllar öncesinin çok kötü olması şu anın çok kötü olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Kötü giden şeyler kötü gidiyorlar ve bizim bu başarısızlıkların önünü ve arkasını başarıymışçasına doldurmamız da maalesef hiçbir işe de yaramıyor.



    

https://www.youtube.com/watch?v=tY-PT0ND0uk&ab_channel=FUTBOLED%C4%B0TLER%C4%B0




Beğenebileceğin Diğer Yazılar:

0 Yorum

Labels