İLK GÖRÜŞTE AŞK GERÇEKTEN VAR MIDIR? EĞER YOKSA BU KARNIMIZDAKİ KELEBEKLER NEYİN NESİ?

Mayıs 28, 2020


"Beraber bir senaryo düşünelim. Akşam saatleri bir kafede tek başınıza oturuyorsunuz. Kahvenizi içerken bir yandan bilgisayardaki işlerinizi hallediyorsunuz. Bir süreden sonra konsantrasyonunuz dağılıyor ve işi bırakıp içerideki insanları gözlemleyerek kahvenizi yudumluyorsunuz. Bu gözlemlerinizde kafede çalan yumuşak ve kısık sesli müzik de size eşlik ediyor. Siz böyle sakin sakin etrafı izlerken bir anda içeriye birisi giriyor. O girdikten sonra bir anda etrafınızdaki her şey değersizleşiyor. Hatta çalan müziği bile duymuyorsunuz ve bu ilk defa gördüğünüz bu insanın aurasına kapılıp bir süre sürükleniyorsunuz. Bu sürüklenme süreci bittikten sonra karnınızda uçuşan kelebekleri hissediyorsunuz.

    Birini ilk gördüğünüzde karnınızdaki kelebekleri uçuran şey bilimsel olarak dopamin hormonudur. Dopamini basitçe açıklamak gerekirse beyninizin haz alma duygusundan sorumlu olan, hoşnut olduğunuz şeyleri yaptığınızda salgılanan bir hormondur. Halk dilinde mutluluk hormonu olarak da bilinir.
    Hoşunuza giden bir sanat eseri gördüğünüzde ya da şarkı dinlediğinizde de aynı kelebekler uçuşur ama hoşunuza giden birini gördüğünüz zamanki gibi bunun aşk olduğunu düşünmezsiniz. Çünkü her insan aşık olmak ister. Hem de filmlerdeki ve romanlardaki gibi. Genellikle zaten ilk görüşte aşık olduğunuzu sandığınız kişiler size bir şekilde bu hayali karakterleri hatırlatır. Senaryomuza geri dönersek:
    
"Bu sürüklenme sürecinde aklınızdan geçirebileceğiniz tüm romantik senaryoları geçirdiğinizi fark ediyorsunuz ama bu senaryoların aklınıza nereden geldiği hakkında hiçbir fikriniz yok. Hatta bu kişiyi eskiden tanıdığınıza yemin bile edebilirsiniz ve ona bu yüzden ilk görüşte aşık olduğunuzu düşünüyorsunuz. Yoksa o içeri giren kişi paralel bir evrende sizin sevgiliniz olabilir mi?"

   Beynimiz boşlukları hiç ama hiç sevmez bu yüzden bazı kısımları eksik olan şeylerin boşluklarını doldurarak hafızaya kaydeder. Hatta bu nedenledir ki hatırladığınız eski anıların çoğu beyninizin doldurduğu boşluklardan ibarettir. Şimdi elimizdekilere bir bakalım karşıdan gelen bir karşı cins var, siz bu kişiyi eskiden bildiğiniz ve gıpta ettiğiniz bir aşk hikayesindeki karaktere benzettiniz, aşık olmayı her insan gibi çok istiyorsunuz ve fiziksel özellikleri haricinde geri kalan kısımlar tamamen boşluk. Sanırım olayı yavaş yavaş kavramaya başladınız. Tam bu noktada beyniniz size küçük bir oyun oynuyor. Gördüğünüz kişinin bütün bilmediğiniz özelliklerini aklınıza gelen diğer senaryodaki karakterlerle birleştiriyor. Bunun tek sebebi beyninize o senaryoyu hatırlatan ufacık bir uyartı. Bu aklınıza gelebilecek en küçük detay, belki dudağındaki küçücük bir kıvrım, hatta onda bulunmayan, ortamdan gelen bir uyartı, örneğin oturduğunuz kafede arkaplanda çalan yumuşak müzik bile olabilir. Tüm bu sadece ana hatlarıyla bile anlatması bu kadar uzun süren olay beyninizde sadece birkaç saniye sürüyor ve hayal dünyasında o senaryoyu yaşayan beyninizde geriye bir dolu dopamin hormonu, midenizde de uçuşan kelebekler kalıyor.

Beğenebileceğin Diğer Yazılar:

1 Yorum

Labels